Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 56. yıldönümü münasebetiyle Bingöl Belediyesi ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Bingöl İl Temsilciliği tarafından düzenlenen programda konuşan Araştırmacı Yazar Muhammed Kaynun, Üstad Bediüzzaman’ın sözlerine atıfta bulunarak, “Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an gençleşiyor” dedi.
Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 56. yıldönümü münasebetiyle Bingöl Belediyesi ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Bingöl İl Temsilciliği tarafından düzenlenen programda konuşan Araştırmacı Yazar Muhammed Kaynun, Üstad Bediüzzaman’ın sözlerine atıfta bulunarak, “Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an gençleşiyor” dedi.
Bingöl Belediyesi ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Bingöl İl Temsilciliği, Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 56. yıldönümü münasebetiyle ‘Bediüzzaman’ın Doğu Batı Medeniyeti’ne Bakışı’ konulu bir konferans düzenledi. Programda, katılımcılara Risale-i Nur Külliyatından Küçük Sözler kitabı hediye edildi.
Bingöl Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen program Hafız Muhammed Emin Selami’nin Kur’an tilaveti ile başladı. Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA)’nın tanıtımı yapılan programda TÜGVA Bingöl İl Temsilcisi Suat Çiçin, Üstad Bediüzzaman’ın hayatının ve fikirlerinin iyice öğrenilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Üstad Bediüzzaman Hazretleri, kendisini imha etmeye çalışan güçlere meydan okurken, “Ölümüm hayatımdan çok hizmet edecek” diyordu. o da her fâni gibi bu dünyadaki hizmetini tamamladıktan sonra asıl ve ebedî yurt olan ahiret âlemine irtihal ederek Rabbine kavuştu; ama çok zor şartlarda başlatıp geliştirdiği hizmet, geride bıraktığı eserleri ve yetiştirdiği talebeleri ile, fâsılasız devam ediyor ve inşallah bundan sonrada devam edecektir. Hayatta iken verdiği hizmet, vefatından sonra daha da inkişaf edip dal budak saldı; milyonlarca insanın aklını aydınlatıp kalbini fethetti; Türkiye sınırlarını aşıp dünyanın her köşesine ulaştı. Ve bu fütuhat bütün hızıyla sürüyor. Çünkü Said Nursî şahıs değil, fikir, inanç ve eser temeline dayalı bir hizmet ortaya koymuş; bâki bir hakikatin fâni şahıslar üzerine bina edilemeyeceğini vurgulamış ve bu çerçevede sarsılmaz bir şahs-ı manevî teşekkül ettirmişti” dedi.
Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin hayatının anlatıldığı sinevizyon gösterisi ile devam eden programda Araştırmacı Yazar Muhammed Kaynun ‘Bediüzzaman’ın Doğu Batı Medeniyeti’ne Bakışı’ konulu bir konuşma yaptı.
Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi’nin hayatından ve eserlerinden kesitler sunan Kaynun, “Malumunuz Üstad hazretleri zamanın imamı, müceddidi ve dolayısıyla onun fikirleri bu asra damgasını vurmuştur. 6 bin sayfadan oluşan Risale-i nur külliyatı bugün dünya üzerinde bütün dillere çevrilmiş ve farklı milletler ondan faydalanmaktadırlar. Üstadın tabiriyle, Risale-i nur hem bu asırda ve hem gelecek asrı tenvir eden manevi bir hakikati Kuran’iyedir” dedi.
Eşref Edip’in Üstad ile yaptığı röportajdan kesitler anlatan Kaynun, şunları ifade etti: “ Mücahede ile gönüllerde iman ve Kur’ân hakikatlerini yerleştirmek için geçen uzun, bir asra yakın bir ömür. Fazilet ve şehametle geçen bir ömür. Harp meydanlarında, mücahitlerin önünde, kılınç elinde, dim dik ayakta düşmana saldıran bir kahraman. Esarette, düşman kumandanına karşı koyan bir kahraman. İdam sehpasında, düşman kumandanını düşündüren, insafa getiren bir kahraman. Millet ve memleket için canını vermekten zerre kadar çekinmeyen bir fedaî. Fitnenin, bozgunculuğun en müthiş düşmanı. Milletin menfaati için, her türlü zulme, işkenceye tahammül ediyor. Ona zulmedenlere beddua bile etmez. Onu zindanlara atanlara, ancak salâh ve iman temenni eder. Gaye uğrunda ölüm, onun için basit bir şeydir. Kendisi bir çanak çorba, bir bardak su, bir lokma ekmekle tagaddî eder. Elbisesi pek basit ve fakiranedir.”
Kaynun, “Meclisten biri dedi: “Neden şeriat şu medeniyeti reddeder?” Dedim: “Çünkü, beş menfi esas üzerine teessüs etmiştir. Nokta-i istinadı kuvvettir. O ise, şe’ni tecavüzdür. Hedef-i kastı menfaattır. O ise, şe’ni tezahumdur. Hayatta düsturu, cidaldir. O ise, şe’ni tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, âheri yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni böyle müthiş tesadümdür. Cazibedar hizmeti, hevâ ve hevesi teşcî ve arzularını tatmin ve metalibini teshildir. O heva ise, şe’ni insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i mânevîsine sebep olmaktır. Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir. ‘İşte, onun için bu medeniyet-i hazıra, beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekavete atmış; onunu mümevveh (hayalî) saadete çıkarmış; diğer on’unu da, beyne beyne bırakmış. Saadet odur ki, külle, ya eksere saadet ola. Bu ise, ekall-i kalilindir ki, nev-i beşere rahmet olan Kur’ân, ancak umumun, lâakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder. “Hem serbest hevânın tahakkümüyle, havâic-i gayr-ı zaruriye havâic-i zaruriye hükmüne geçmişlerdir. Bedavette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir” diye konuştu.
Üstad’ın rehberinin yalnızca Kur’an olduğunu dile getiren Kaynun, “Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır (Lem'alar, On Yedinci lem'a, Beşinci Nokta) Üstad Hazretleri bir meseleyi değerlendirmeye tabi tutarken toptancı yaklaşımla değil, analitik bir yaklaşımla değerlendirir. Avrupa medeniyetine bakışı da bu şekildir. Avrupa ikidir, der. Biri; hakiki İsevilikten ilham alarak insanlığın hizmetine çalışan müspet Avrupa, diğeri de maddi felsefenin dalaletinde boğulmuş, insanlığı günah ve zulme teşvik eden menfi Avrupa'dır. Onun için Avrupa’nın her şeyine karşı değildir. Avrupa müktesebatlarının hayırlı ve müspet tarafını almakta bir sakınca yoktur. Üstad Hazretlerinin burada bozuk ve menfi gösterdiği Avrupa’nın ikinci ve menfi yüzüdür. Diğer müspet yüzüne karşı bir düşmanlık ve nefret göstermek doğru olmaz. Türkiye’de maalesef aydın ve çağdaşım diyenler ekseri Avrupa’nın menfi ve bozuk yönünü taklide çalışmışlar. Batılılaşma adı altında menfi Avrupa’nın ahlaksız ve İslam ile bağdaşmayan şeylerini tatbike çalışmışlar. İşte Üstad Hazretlerinin tenkit edip sakındırdığı nokta burasıdır. Gençler olarak Avrupa’dan gelen günah ve sefahatlere karşı kendimizi iman ve takva kalası ile muhafaza etmeliyiz. Avrupa’nın moda ve fantezi şeklinde İslam gençlerine model gösterdikleri kötü ve sefih örnekleri körü körüne taklit etmemeliyiz. Bizim hayat modelimiz Kur’an ve sünnettir, bunun bilinci ve şuuru ile hareket etmeliyiz. İman ve ahlak dersleri olan Risale-i Nurlar ile çokça meşgul olup iman hizmetinde azami gayret ile çalışmalıyız” şeklinde konuştu.
Kaynun’un konuşmasının ardından İl Vaizi Fatih Aslan’ın yaptığı dua ile program sona erdi.