Bingöl
GENEL BİLGİLER
BİNGÖL ADININ KAYNAĞI
Doğu Anadolu Bölgesi’nin yukarı Fırat Bölümü’nde yer alan Bingöl, adına ilişkin pek çok efsane ile tanınır. Tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin egemenliğinde kalan il, daha önce "ÇEVLİK” ya da halk dilinde "ÇOLİG” adıyla Palu ilçesine bağlı bir bucaktı. 1872 yılında ise "ÇAPAKÇUR” adıyla ilçe; 1936 yılında (yine aynı isimle 04.01.1936 tarihli 3197 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2885 sayılı kanunla) il haline getirilir. İl Merkezi "Çapakçur” adı altında 1945’e kadar bu isimle anıldı. 1945 yılında "BİNGÖL” adı verilir ve bu isimle anıla gelir. İlin eski adı olan "ÇEVLİK” Anadolu halk ağızlarında; dere kenarında bulunan bağlık-bahçelik yer anlamına gelir. Gerçekten de Bingöl’ün eski yerleşim alanı olan Çevlik; Çapakçur Suyu’nun kenarında bağlık bahçelik yeşil bir ovada kurulmuş olup, ismiyle tenasüp içindedir. "ÇEVLİK"kelimesi halk dilinde hala "ÇOLİG"olarak varlığını muhafaza etmektedir. Bugün bir çok kişi Bingöl isminin yanında "Çolig” ismini kullanmaktadır. Özellikle kırsal kesimlerde il merkezi bu isimle anılır. "Günümüzdeki Bingöl’ün yerinde kurulmuş olan ve 1945 yılına kadar Çapakçur adıyla bilinen yerinin adına ise ilk defa ortaçağ İslam kaynaklarında Cebelü Cur (Yakut, iİ, 102) şeklinde rastlanmaktadır.” Çapakçur adının tam olarak ne zamandan beri kullanıldığı bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Çapakçur’un Büyük İskender tarafından kurulduğunu ve bu ismi de onun koyduğunu rivayetlere dayanarak belirtir.
Seyahatnamede Büyük İskender’in ağrılarına şifa bulmak ve başındaki iki boynuzdan kurtulmak için nice doktorlara başvurduğu halde bir türlü derdine çare bulamadığı için sonunda ab-ı hayat’ı aramaya kalkıştığı anlatılır. Ab-ı hayat bulmak için epeyce uğraşan İskender sonunda kaynağın kendisi olmasa da ondan beslenen bir pınardan içip ağrılarından ve boynuzlarından kurtulmuş, faydasını gördüğü suya "Makdis Lisanı” üzere "Cennet Suyu” anlamına gelen Çapakçur adını verir. Hekimlerinden Filkos’u yanına çağırıp demiş ki; "Bu kadar zamandan beri benimle uğraştınız ve ağrıma bir ilaç bulmaya kadir olmadınız. İlacını Cenab-ı Allah Cennet nehirlerinden verdi. Burada benim için bir kale inşa edip, ismini "Çapakçur” verin. Bu emir üzerine Murat Nehri kenarında 315 günde Çapakçur Kalesi inşa edilmiştir...” Bu tarihten itibaren 1945 yılına kadar Çapakçur, il merkezi’nin ismi olarak kullanılır. 1945 yılında Bingöl adı verildi. Bingöl adını, bu adla anılan dağdan aldı. Dağ ise adını, üzerindeki irili-ufaklı yüzlerce, belki de binlerce buzul gölden almıştır. Böylece başı pare pare dumanlı doruğu süt beyaz olan karlı dağın üzerindeki buzul göller bir kente ve bir İle isim olmakla onun bağrında ebedileşiverdiler.
Bingöl adına ilişkin pek çok efsaneden en çok bilinenleri şu ikisidir:
- Evliya Çelebi Seyahatnamesinde şöyle hikaye etmiştir. "Bir avcı, bir kuş vurmuş, onu gölde temizlerken, kuş canlanmış ve göle dalıp kaybolmuş. Gölün ab-ı hayat kaynağı olduğu meydana çıkmıştır. Bu sır meydana çıkınca Allah’ın emriyle bin parçaya bölünmüş ve hangisinin ab-ı hayat kaynağı olduğu bilinmez olmuş.
- "Bu bölgede savaşmakta olan iki ordudan birinde su sıkıntısı başlar. Bir kolu su bulmak için dağlara çıkar. Nitekim güzel bir su bulup içerler. Fakat bir dahaki sefere kolay bulunması için de suyun yanına bezden bir işaret koyarlar. Birliklerine dönen askerlerin yerine diğer bir kol su içmek için dağlara tırmanmaya başlar. Başlarındaki komutan bir tepeye çıkıpta yüzlerce gölü aynı anda görünce, hayretini şöyle ifade eder. Burası bir göl değil, bin göl ve böylece o savaşın yapıldığı bölgedeki şehrin adı "BİNGÖL” olarak söylenilmeye başlar. İşte Bingöl adı bu ve benzeri ifadelerle bilinmektedir.
İLİN TARİHİ
İlimiz Anadolu’nun düşman istilası görmeyen bölgelerinden birisidir. Bingöl’ün tarihi daha çok komşu illerin tarihi incelenerek çıkarılmıştır. Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Bitlis, Ahlat, Van ve Tunceli şehirleri eski devirlerde bir beyliğe veya hükümdara başşehir olmuştur. Bingöl daha çok bu beyliklere bağlı otlak olarak tutulmuştur. Şimdiye kadar Bingöl ili sınırları içinde bir şehir kalıntısına rastlanmaması bunu doğrular. Tarihçi Heredot bir eserinde Anadolu’yu bir takım bölgelere ayırarak bugünkü Muş, Diyarbakır ve Bingöl illerinin bulunduğu bölgeye "KOMOJEN” ismini vermiştir. Bingöl ili Osmanlı Devleti zamanında komşu illere bağlı olarak idare edilmiş, ancak Cumhuriyet devrinde bir il haline gelmiştir.
CUMHURİYETİN İLANINA KADAR TARİHİ DEVRE VE OLAYLAR
HİTİT VE HURİ DEVRİNDE BİNGÖL
Huriler M.Ö. 2000 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesine gelip Fırat kenarında Urfa, Mardin, dolaylarında "VASUKANI” şehrini kurdular. Mitaniler Devleti diye tarihe geçen bir kavimdir. Doğu Anadolu’da tam bir hükümdarlık kuran Mitaniler Hititler ile ilişkilerde bulundular. Hitit Kralı Telepinuşun ölümünden sonra Hititlerin Mitani himayesine girdiği sanılmaktadır. Hititler yeni krallık devrinde Torosları aşarak Mitani Devletini sıkıştırmaya başladılar. Şuppilihiuma Mitani Prensini kendisine damat edinerek onları himayesine aldı. MÖ. 1 360 yıllarında Harput, Bingöl ve Muş dolayları Hititlerin eline geçti.
URARTU DEVRİNDE BİNGÖL
Van Bölgesinde oturan Urartular hititlerin M.Ö. 1200 yıllarında yıkılmasıyla batıya doğru genişleyerek Bitlis, Muş ve Bingöl’ü alarak Murat Vadisinde ilerlediler. Urartu Kralı Menuas Bingöl Yaylalarını koruyabilmek için Sebiterias, Bağın ve Mazgirt Kalelerini yaptırmıştır. M.Ö. 745 yıllarından sonra Asur Kralı Tiglat Pileser’le Urartu Kralı 111. Sardur arasında yapılan savaşta Urartular yenildiler. Iran’da kurulan Medyalılar, l3abiliter ile birleştiler. Urartuların’da yardımını alarak Asurluları yenerek tarihten sildiler. (M.Ö. 612) M.Ö. 550 Yıllarında Iran’dan Ansan Kabilesinden Kurus Medleri yenerek Pers Devletini kurdıı. Üç yıl sonra batıya akınlara başladı. Bingöl, Elazığ ve Tunceli dolaylarını aldı. M.Ö. 546 yılında Lidya üzerine yürüdü. Lidyalıları da yenerek bütün Anadolu’ya sahip oldu. Gavgamela Savaşında yenilen Persler ellerindeki toprakları çıkardılar. Iskender imparatorluğu bu topraklara sahip oldu. İskender’in ölümünden sonra bölgeyi Selefidisler ele geçirdi. Arsak adında bir Türk Hükümdarı bölgeyi kurtarmak için hem Selefküsler, hem de Sasaniler ile mücadele ettiyse de başarı gösteremedi. M.Ö. 200-189 yılları arasında komuk Türkleri tekrar canlandılar. Komojen Krallığını kurdular. Nemrut Dağının (Adıyaman Bölgesinde) güney batısında, bugünkü Samsat ilçesini (Samaysat-Samosata) başkent yaptılar. Doğuda ilerleyen Zaiadres bütün Sophone denilen Bingöl, Elazığ, Tunceli ve çevresini ele geçirerek Van’a kadar uzandı.
ROMA DEVRİNDE BİNGÖL
MÖ. 75 Yıllarında yukarı Aras havzasında kurulan Ermenistan Krallığı M.S. 50 yıllarında varlığını göstermeye başladı.Ermenistan Kralı TİGRANUS’ un Romalılar ile arası bozulunca Roma Generali LUCULLUS Ermeni Krallığı üzerine yürüdü; POPPEIUS Ergani geçidini aşarak Diyarbakır’da TIGRANA-KERTA Kalesine sığınmış olan Ermenistan Kralı TIGRANUS’u yendi. Böylece Bütün Sophene bölgesini eline geçirdi. Roma Generali GUREGIO da Ermenistan’ın başşehri olan ARTAXATA’yı alarak Ermenistan Krallığı Romalılara bağladıktan sonra Ermeniler bundan sonra pek varlık gösteremediler.
MÜSLÜMANLIĞIN YAYILIŞINDAN SONRA BİNGÖL
Hz. Ömer zamanında Suriye ve Irak Arapların eline geçti. İslam Komutanlarından Halit İbn-i Velid; Amed (Diyarbakır), Maden ve Palu Kalelerini aldı. Bingöl’ün Azakpert Kalesini de aldı. Erzincan Bölgesine kadar uzandı. Bundan sonra Anadolu’da yer yer karışıklıklar meydana geldi. Bu karışıklıklar devam ederken; 1040 yılında Oğuz Boyları birleşerek, Selçuklu Devletini kurdular. Kısa bir zaman içinde teşkilatlandılar. Kurtuluş’un Oğlu Süleyman Anadolu’yu Urartulardan kurtarmak için sefere çıkmaya karar verdi. Önce Antalya ve civarını aldı. Çubuy Bey de Komojen, Sopene, Hını Ziyad isimleri anılan bölgeleri ele geçirdi. Böylece Selçuklular Anadolu’yu ele geçirmek için çeşitli yollardan harekete geçtiler Anadolu’nun alınması işini Tuğrul Bey özerkliğine aldı. Uç koldan harekete geçti. Emir Dinar Malatya’dan dönünce Bingöl’ü aldı. Muş ve Sasona bölgesine gelince Bizans askerlerinin hücumuna uğradı. Çok kayıp verdi. Kış bastığı için Ilenesan’a döndü. Alparslan hükümdar olunca Malazgirt’i aldı. Daha sonra Muş, Bingöl, Silvan ve Diyarbakır’ı ele geçirdi. Selçuklular da taht kavgası ve iç huzursuzluklar başlayınca Moğollar Anadolu’ya saldırdı. Baycu Noyan , Erzurum’u kuşattı. Bingöl Moğolların eline geçti.
UZUN HASAN DEVRİNDE BİNGÖL
Ilk olarak Diyarbakır’ı kendilerine yurt edinen Ak koyunlular Bingöl ve Erzurum’u aldılar. 1394 yılında Erzincan üzerine yürüdüler. Kadı Burhanettin ile anlaşarak Erzincan’ı da aldılar. Uzun Hasan, Trabzon Lum İmparatorunun kızı Despina ile evlenince Bingöl’ün Genç kazasında Despina için bir saray yaptırdı. Uzun Hasan’ın Fatih Sultan Mehmet ile arası açılınca Oluk beli denilen yerde savaş yapılmıştır. 1473 yılında yapılan savaşta Uzun Hasan yenildi. Bu suretle bölge, Osmanlıların eline geçti.
SAFEVİLER DEVRİNDE BİNGÖL
Ak koyunlular devrinde Muş, Kiğı, Solhan, Pasinler eyalet merkezi iken Genç küçük memurlar tarafından idare ediliyordu. 1473 yılında Ak koyunlular idaresine son verilince; Iran Hükümdarı Şah İsmail doğuya saldırılara başladı. Bingöl Bölgesini ele geçirdi. Yavuz Sultan Selim, İran’a sefer yapmaya karar verdi. İki ordu Çaldıranda karşılaştı. Çaldıran Savaşında Şah lsmail’i yendi. Doğu Anadolu’nun bütünlüğünü sağlama işini Vezir Bıyıklı Mehmet Paşa ile Tarihçi Idris Bitlisi’ye verdi.
OSMANLI DÖNEMİNDE BİNGÖL
1514'de Yavuz Sultan Selim Bingöl'ün kuzeyini, Erzincan, Tercan ve Erzurum'u Osmanlıların hakimiyetine sokmuştu.
Çapakçur beylerinden Süleyman Bey, Osmanlıların egemenliğini kabul ederek, Çapakçur (Bingöl) Osmanlılara geçti. "Çapakçur ve havalisi Süleyman Beye, diğer kaleler de Ahmet beye düşmüştü. Osmanlı himayesinde yaşayan bu kardeşler ilk zamanlarda iyi geçindilerse de sonraları araları açıldı. Ahmet Beyin teşebbüsü ile Bab-ı Ali Süleyman Beyi itirham etti ve hatta bir fermanla Süleyman Bey, Çapakçur'da idam edildi. Süleyman Beyin idamından sonra oğlu Maksut Bey Osmanlı hizmetine girerek ve Kanuni ile Nehçivan seferine çıkıp Arap çayı önünde büyük yararlıklar gösterdiğinden kanuni pederlerinden Mevrus Çapakçur kalesini Maksut Beye, ocaklık namıyla tefviz eyledi." (45) Kanuni Sultan Süleyman Diyarbakır eyaletini teşkil ettiğinde Çapakçur'u Sancak olarak buraya bağlamış. Bingöl Osmanlılar için önemli bir yere sahipti. Çünkü Bingöl Osmanlıların İran'a karşı yürüttüğü mücadelelerde bir üs olarak kullanıldığı gibi ekonomik bakımdan da önem arz etmektedir. "23 Mayıs 1554'te Kanuni Sultan Süleyman Bingöl yöresinde idi. Göynük suyu boyundaki Hokhzik denilen yerde yeniçeriler Sultanı büyük bir törenle karşıladılar. Çapakçur 1578 Şirvan'a asker gönderdi. Safeviler'e karşı bu şehir ve kaleyi korudu. "19. yüzyılın ikinci yarısında eyaletlerin kaldırılmasından sonra Çapakçur Bitlis Vilayetinin Genç sancağı içerisinde yer alan ve aynı adı taşıyan Kaza'nın merkezi oldu. V.Cuinet'e göre 19. Yüzyılların sonlarında Çapakçur 450 haneli 8 dükkanlı bir fırını olan meyve bahçeleri ve üzüm bağlarıyla çevrili küçük bir yerleşme yeri idi ve nüfusu da 1075 kadardı. Ayrıca burada Şayak adı verilen kaba bir dokuma üretiliyor ve çevredeki yerlere gönderiliyordu." (48)
Selçuklu Dönemi 1243 Selçukların Kösedağ savaşını kaybetmesiyle Anadolu'da Moğol istilası başlamış ve Bingöl Moğolların istilasına uğramıştır. "Doğudan gelen Moğol taarruzu karşısında Harzemlilerden Bereket, Sarıhan aşiretleri, Cebellibereket'e Solhan aşireti de aynı ismi taşıyan mıntıkaya gelmişlerdir. Rivayete göre ordusu dağılan Harzemşah civar köylerden birine saklandığı bir sırada hariç bir köylü şahı görmüş ve yanına yaklaşarak Ahlat'ta kardeşimi öldüren (Harzemşah) budur diye Onu kargısıyla öldürmüştür. Zazalar bundan sonra Şah'ın yattığı bu yeri türbe ittihaz eylemişler ve Solhan aşiretinin meskun olduğu köye de Harzemşah köyü denilmiştir." (26) Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Bingöl ili, 38 27' ve 40°27' doğu boylamlarıyla, 41°20' ve 39°54' kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. Bingöl, doğuda Muş, kuzeyde Erzincan ve Erzurum, batıda Tunceli ve Elazığ, güneyde ise Diyarbakır ili ile komşudur.
Bingöl'ün yüzölçümünün %22.82'si merkez ilçeye aittir. Merkez ilçeden sonra sırasıyla Genç, Karlıova ve Solhan gelmektedir. Rakımı en düşük ilçeler İl merkez ve Genç ilçe merkezidir. Rakımı en yüksek ilçe ise Karlıova'dır. İlimizde belli başlı yaylalar ise; Bingöl Yaylası, Şerafettin Yaylaları, Genç'te Çötele (Çotla) Yaylası, Karlıova'da Hırhal ve Çavreş Yaylası, Kiğı'da Kiğı Yaylası ve Dağın Düzü Yaylaları, Adaklı'da Karer Yaylası'dır.
Hayvancılık için de çok elverişli olan bu yaylalar, Beritan aşireti (Bertyan) ve çevre köyler için vazgeçilmez özelliklere sahiptir. Yine bu yaylalarda yapılan arıcılıktan elde edilen bal yurdun her tarafından aranır duruma gelmiştir.
Birinci Cihan Harbi başlayınca Osmanlı Devleti de harbe girdi. 1915 yılında Ruslar taarruza geçerek Eleşkirt, Malazgirt ve Pasin’lere kadar ilerledi. Bunun üzerine halk, Bingölleri aşarak Varto ve Karlıova’ya doğru göç etmeye başladı. Ermeniler Türk Ordusundan kaçarak Rus Ordusuna geçti. Ruslar 16 Şubat 1916’da Erzurum’a girdiler. Bunun üzerine, Karerli Küçük Ağanın önderliği ile; Karer Dağları Sığı Boğazı ve Eşek Meydanında (sonradan Şeref Meydanı),Milli Kuvvetler cephe almaya başladı. Çapakçur’a yetişen iki tümen askerimiz de bu Milli Kuvvetlere katıldı. Ruslar Mart ayı sonlarına doğru bu cephelere saldırmaya başladı.15 günlük bir çarpışma sonunda büyük kayıplar vererek Şerafettin ve Çafreş Dağlarına doğru kaçmaya başladılar. 15 Mayıs 1916’da Ruslar Şeref Meydanından Erzincan’a kadar bütün cephelerde tekrar saldırıya geçtiler. Fakat bu sırada Çanakkale Zaferinden dönen Türk Ordusu Rus Cephesine yığınak yapmaya başlamıştı.Bu orduya Ahmet İzzet Paşa kumanda ediyordu.Çapakçurun Gazik (Kuruca) köyünde karargahını kurdu. 2. Kolorduya kumanda eden Faik Paşa da Sancak Bucağının Simsor köyünde karargahını kurdu. Ordu birlikleri Karer Dağı ve Şeref Meydanında mevzilendiler. Ruslar 5 Haziran 1916 da bir çok cephede taarruza geçtiler. Fakat bu taarruzda da başarı gösteremediler. Bir çok ölü bırakarak geri çekilmeye başladılar. 8 Haziran 1916 da Ruslar Çapakçur Cephesine taarruza geçtiler. Muğla Müfrezeleri buna karşı koydular. 9 Haziranda iki piyade taburu ile takviye edilen Rus Süvarileri Oğnut Müfrezelerini Sığı istikametinde geri çekilmeye mecbur etti. 11 Haziranda Masla Deresine taarruza geçtiler. Buğlan Müfrezeleri Melekhan’a doğru uzanan sırtları tutmaya başladılar. 13 Haziranda Masalla (Balıklı Çay) deresi ve Sığı boğazındaki Oğnut Müfrezesine taarruz eden Ruslar, bir netice elde edemediler. 26 Haziranda 3. Kolordu Masalla deresinin batı kısmına geçti. Sazani kuzeybatısında bulunan Rusları, Masalla Dersinin doğusuna attı. Ruslar, Temmuz Ayının başlarında tekrar saldırıya geçtiler. Bu taarruzda Birliklerimizde bir gerileme görüldü. 9 Temmuzda buraya 7. Tümen’e ait bazı birlikler ile Milis kuvvetleri gönderildi. Ruslar 12 Temmuz 1916 da Muş cephesinden taarruza geçtiler. Çok kanlı bir çarpışmadan sonra Ruslar büyük kayıplarla geri çekilmeye başladılar. 13-14 Temmuz gecesi 66. Tümen’e mensup 261. Alayın yaptığı bir gece baskını ile 8. Tümenin cephesi yarıldı. Tümen, Şen Mevziine çekildi. Ruslar 8. Tümeni takip ederek taarruzlarına da deva ettiler. 8. Tümen Malam’da köyündeki mevzilerine çekildi. 25 Temmuz 1916 da Erzincan Rusların eline geçti. 27 Temmuz da hafif Rus Kuvvetleri Celigöl tepesi ve Oğnut İstikametinde taarruza geçmişlerse de geri püskürtüldü. 29 Temmuz da tekrar Celigöl tepesine taarruza geçtiler. Fakat bin’e yakın Rus askeri öldürülerek bu taarruzda durduruldu. 1 Ağustos günü Ruslar çok üstün kuvvetlerle Celigöl tepesine yeni bir saldırıya geçtiler. Topçu ateşininde desteğini gören Rus kuvvetleri burada da tutunamayarak Arçük ve Karer dağı hattına çekilmeye mecbur oldular. 3 ve 6 Ağustos’ta taarruza geçen Türk Kuvvetleri karşısında Ruslar tutunamadılar. Nazerbeyof komutasındaki Rus kuvvetleri Bitlis’in güney mevzilerine çekildi. 6 Ağustos’ta Muş, Rus kuvvetlerinden temizlendi. Böylece Ruslar perişan bir halde Murat vadisinin kuzeyine atılmış oldular. Yine 8 Ağustos günü 7. Tümen, Buğlan geldiğini, 53. Tümen Melikan yaylasını, 14. Tümen Celigöl Tepesini ve 1. Tümen’de Halifan – Çatak hattını Azakpert ve Termen Hatlarını elde etmişlerdi . Rus kuvvetleri 17 ve 19 Ağustos 1919 da yedi taburluk bir kuvvetle taarruza geçtilerse de yine başarı elde edemediler. 20 Ağustos 7. Tümen’in sol kanadında çok miktarda kuvvetlerle saldırdılar. 1. Kolordu Masalla deresindeki mevzilerine çekildi. 22 Ağustosta Ruslar elde ettikleri arazileri tahkim etmeye başladılar. 23 Ağustos’ta Bitlis ve Muş’a taarruz ettiler. 28 Ağustos akşamı şiddetli çarpışmalar oldu. 29 Ağustos’ta karşı taarruza geçen 16. ve 3. Kolordu kuvvetleri düşmanı geri püskürttüler. Melikhan köyünün doğu ve kuzeybatısını ele geçirdiler. Kolordu Komutanı Faik Paşa 47. tümen’in gözetleme yerinde harekatı takip ederken şehit oldu. 2. Kolordu düşman taarruzunu kırarak karşı taarruza geçti, 31 Ağustos’ta Ordu Komutanı kıtalara istirahat verdiği sırada Ruslar bunu fırsat bilerek 16. Kolorduya taarruz etti ve bunları Masalla deresinin gerisine attı.9 Eylül’de Kara-Baba Tepesini elde etmek isteyen Ruslar taarruza geçti. Demlek, Tümük Ovasındaki mevzilerimizi elde ederek Karababa’nın kuzeyine geldiler. Fakat 34. Alayın taarruzu ile Ruslar tamamen geri çekilmeye mecbur edildi.
7 Aralık 1917’de Rusya’da çıkan ihtilal üzerine Erzincan’da Ruslarla mütareke imza edilerek Ruslar, doğu illerimizi terk ettiler.
CUMHURİYET DEVRİNDE BİNGÖL
Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında Elazığ 1929 yılında da Muş illerine bağlanan Bingöl, 1936 yılında Vilayet olmuştur. 1945 yılında da İl Merkezi olan Çapakçur’un adı Bingöl olarak değiştirilmiştir.İl sınırları içinde arazi oldukça engebeli ve yüksektir. Denizden ortalama yüksekliği 1250 metreyi aşar. Dağlar çok geniş bir alan kaplar. Bingöl dağlarının yapısında genellikle bazalt ve andezitler bulunur. Bu püskürük kütle tabandaki tortul tabakaları örtmüştür. Dolayısıyla püskürük kütleler tortul kütlelerden daha gençtir. Kuzey-batı,güney-doğu yönünde uzanan Bingöl dağlarının kuzey yamaçları hafif eğimli olduğu halde güney kesimleri oldukça diktir. Güney yamaçta sıcak su kaynaklarına rastlanması bu yamaç yüzeyinin fay çizgisi tarafından dikleştirildiği, dolayısıyla buradan bir çayın geçtiği açıkça anlaşılmaktadır. Türkiye’nin deprem zonları incelendiğinde ilimizin bulunduğu yerden kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan bariz fay hatlarının geçtiği görülür. Bölgede çeşitli istikametlere doğru uzanan fay çizgilerine rastlanır. Fay çizgilerinin farklı yüzey seviyeleri meydana getirmeden tortul tabakaların altında gizlendiği yer yer satıha çıktığı bu yerlerden de sıcak su kaynaklarının çıktığı gözlenince belirsiz fay çizgilerinin bilgenin her yerinde olabileceği kanaati oluşmaktadır.
İLİN ÇOĞRAFİ DURUMU
Bingöl İli Doğu Anadolu Bölgesi Yukarı Fırat bölümünde yer alır. Doğusu Muş, kuzeyi Erzurum ve Erzincan, Batısı Tunceli ve Elazığ, Güneyi ise Diyarbakır İlleri ile çevrilidir. Bingöl İli 41º 20 ve 39º - 56º doğu boylamları ile 39º - 31 ve 36º - 28º kuzey enlemleri arasında yer alır.İlin Merkez dışında Adaklı, Genç, Karlıova, Kiğı, Solhan, Yayladere ve Yedisu olmak üzere 7 İlçesi bulunmaktadır. İl Merkezi denizden 1151 metre yükseklikte Çapakçur ovasının kuzeybatı köşesinde Murat suyuna Genç İlçesi civarında kavuşan Göynük suyunun bir koluna hakim düzlük üzerinde kurulmuştur. Elazığ – Tatvan yolu üzerindeki Bingöl, daha önceleri burada vadi içinde kurulu iken şehrin 1950’lerden sonra hızla gelişmesi sonucunda hakim olan düzlüğe taşınır.
BİNGÖL İLİNİN FİZİKİ COĞRAFYASIA-JEOLOJİK VE JEORFOLOJİK ÖZELİKLERİ
Sınırları içinde arazi oldukça engebeli ve yüksek olup, denizden yüksekliği 1250 metreyi aşar Dağlar ve tepelik alanlar çok geniş bir yer kaplar. Yükseklikleri 2000 metreyi aşan dağlık alanlar ise 1500-2000 metre arasında yükseltiye sahip olan tepelik alanların 3. jeolojik zaman (meozoik Tersiyer) da tektonik hareketler sonucunda meydana geldiği tespit edilmiştir. Bingöl dağlarının yapısında genellikle bazalt ve andezitler bulunur. Kuzey-Batı Güney-Doğu yönünde uzanan Bingöl dağlarının kuzey yamaçları hafif eğimli olduğu halde güney kesimleri oldukça sarptır.
DAĞLAR
Bingöl arazisi çok dağlıktır. Yükseklikleri 3000 metreyi aşan dağlar bulunur. Dağlar üzerindeki yaylalar ve düzlüklerin yükseklikleri 2000 metreden aşağı düşmez. Ova niteliğindeki yerler bile 1000 metrenin üzerinde bulunmaktadır. Bingöl ovasının dört tarafı tarafı dağlarla çevirilidir. Dağların Yüksek kısımlarını doruklar, buzul gölleri, etek kısımlarını ise moren kalıntıları kaplar. Dağlar genellikle seyrek ormanlık olup, güney bölümlerinin bazı kısımları çıplaktır. Meşe ormanları dağların 1200 metreden aşağı kısımlarında görülür. Volkanik sahaların en çok rastlandığı yer Göynük suyu ile Peri suyu arasındaki bölgedir. Volkanik olan bu bölge çukurluk ve yükseltileriyle dağların genel durumunu bozacak niteliktedir. Ayrıca buradaki dağların bünyesinde kısmen bezalt türünde akıcı, kısmen andezit tipinde kıvamlı lavlar büyük yer tutar. Üçüncü zaman sonlarındaki tektonik olaylar neticesinde kırılmalardan sonra yeryüzüne çıkan lavlar bir örtü gibi etrafa yayılmıştır. Bu arada bazı kırılmalar sonucunda bu örtünün bazı kütleleri çökmüş, bazıları ise yükselmiştir. Bingöl İline adını veren Dağları bu zamanda oluşmuştur.
BAŞLICA DAĞ VE TEPELER
Dağın Adı | Yüksekliği (metre) |
Bingöl Dağı | 3250 |
Şeytan Dağı | 2940 |
Şerafettin Dağı | 2906 |
Şeytan | 2544 |
OVALAR
Bingöl’de dağlar orta kısımlarda birbirinde uzaklaşarak genişlemiş ve bu genişleyen yerde Bingöl ovası meydana gelmiştir. Bu ovayı bir çok akarsular çeşitli yönlerde parçalanmıştır. Ovanın yüzölçümü 80 km² olup deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. Bingöl Ovası’ndan; Genç, Karlıova ve Sancak Ovaları gibi küçük ovalar da mevcuttur.
AKARSULAR
Peri suyu: İl sınırları içindeki uzunluğu ilin en önemli Peri Suyu’dur. Toplam 258 Km. uzunluğa sahip Peri suyu’nun İl sınırları içindeki uzunluğu 112 km’dir. Karagöl ve Bingöl Dağları’ndaki kaynaklardan çıkan sular Karlıova İlçesinin kuzeybatısında Elmalı dersi ve Çerme’de Kalmas deresi ile birleşerek Peri Suyu’nu meydana getirirler. Peri suyu buradan itibaren güneydoğu yönünde akıp Kiğı sınırları içinde çorik dağı’ndan Fas deresini, daha güneyden Çobi Suyu ve kalman deresini alarak il sınırlarından çıkar. Tunceli il sınırları içinde geçerek Muzur suyu ile birleşir. Elazığ’da yeşildere civarında Fırat’a karışır.
Murat Nehri: İlin en önemli akarsularından biridir. Aynı zamanda Fırat’ın en büyük kollarından biridir. Nehir kaynağını Van Gölünün kuzeybatı ucundaki Aladağdan ve Bingöl dağlarından aldıktan sonra Malazgirt, Muş, Bulanık ve Bingöl gibi yer yer yüksek ovaları ve dağları doğu-batı doğrultusunda aşarak Elazığ İli sınırlarına girer. Keban ilçesinin kuzeydoğusunda karasu ile birleşerek Fırat Nehrini meydana getirir. Murat Nehri’nin Bingöl İli içindeki toplam uzunluğu 96 km'dir.
Göynük Suyu: Murat Nehri’nin bir kolu olan Göynük suyunun başlangıç ve bitiş noktaları İl sınırları içinde kalmaktadır. Bingöl dağları’nın batı yamaçlarındaki Karkapazarı Köyünden doğup çoriş dağlarından bazı dereleri alarak Ekinyolu Köyü yakınındaki Mendo Suyu ile birleşir. Bundan sonra Genç İlçesi yakınındaki Murat Nehri’ne karışır.
GÖLLER
Bingöl İli sınırları İçerisinde büyüklük açısından önemli sayılabilecek herjangi bir göl yoktur. Fakat çok sayıda buzullar tarafından açılmış sirk adı verilen küçük göl vardır. Bu göllerin en önemlileri şunlardır : Gölbahri, Kerkis Gölü, Zırlır Gölü, Sar Gölü, Kuş Gölü, Harem Gölü, Er Gölü, Kıllı Göl, Manastır Gölü, Belli Göl, Karlı Göl, Çili Göl ve İçme Gölüdür.
BASINÇ VE RÜZGAR
İlkbaharla birlikte hava ısınmaya başlasa da çevredeki dağların yüksekliği sebebiyle dağlık kısımların nisbetten soğuk olur. Ova ve dağlar arasında görülen basınç farkından ötürü ovaya doğru bir hava akımı görülür. Sonbahar ve kış mevsiminde ise Sibirya’daki yüksek basınç merkezi Bingöl’üde etkisi altına alır. İlde hakim olan rüzgarlar genellikle batı –kuzeybatı istikametinden eserler.
TABİ-İ BİTKİ ÖRTÜSÜ
Doğu Anadolu’nun en zengin orman alanlarına sahip olan İllerden biri olan Bingöl’de ağaç türü olarak meşenin meydana getirdiği ormanlar yaygındır. Bu ormanlar 1900 m. Yüksekliğe kadar yayılış gösterir. Ancak ormanların uzun süre tahrip edilmesi sonucunda ve ormanların tam anlamıyla yok edildiği yerlerde bozkır (Step) bitki örtüsü görülür.İlin toplam arazisi 812.537 hektar olup bu arazinin kullanım durumu şöyledir; %7.28’i tarım arazisi, %27.92’si orman, % 10.25’i ağaçlandırma alanı, % 51’i mera, % 2.2’si çayır ve % 1.3’ü diğerleridir.
İKLİM
Kuzeyden sokulan nemli-serin hava kütlelerine açık olması ve yükselti faktörü sebebiyle Bingöl ve çevresi yazları sıcak, kışları soğuk geçmektedir. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre Bingöl’de yıllık ortalama sıcaklık 12.1 derecedir. Yıllık yağış tutarı 873.7 mm. kadar olup, kar yağışlı gün sayısı 24.5 gün, donlu gün sayısı ise 94.1 gün kadardır.
İlimizde belli başlı yaylalar ise; Bingöl Yaylası, Şerafettin Yaylaları, Genç'te Çötele (Çotla) Yaylası, Karlıova'da Hırhal ve Çavreş Yaylası, Kiğı'da Kiğı Yaylası ve Dağın Düzü Yaylaları, Adaklı'da Karer Yaylası'dır. Hayvancılık için de çok elverişli olan bu yaylalar, Beritan aşireti (Bertyan) ve çevre köyler için vazgeçilmez özelliklere sahiptir. Yine bu yaylalarda yapılan arıcılıktan elde edilen bal yurdun her tarafından aranır duruma gelmiştir.
SICAKLIK
Bingöl’de karasal iklimin özelliğine bağlı olarak gece ile gündüz en sıcak ay ile en soğuk ay arasındaki farkı fazla olmaktadır. En sıcak ay Ağustos, en soğuk ay ise Ocaktır.
İlin sıcaklık şartları üzerinde başta enlem durumu olmak üzere (38º kuzey enlemi), deniz seviyesinden ortalama yüksekliğin fazla olması etkenleri rol oynamaktadır. Uzun yılların sıcaklık ortalamalarına göre en yüksek sıcaklık değeri 42º en düşük sıcaklık değeri 22º yıllık sıcaklık ortalaması da 12.1º dir.
ORMANCILIK
İklim ve arazi yapısı yönünden ormancılık için ideal bir yapıya sahip olan Bingöl, Doğu Anadolu Bölgesinin orman alanı en zengin olan illerinden biridir.
Ancak ormanların, uzun zamandan beri yakacak ihtiyacının giderilmesinde kullanılması ve hayvancılıkta yararlanılması, bozuk baltalık duruma gelmesi sonucunu doğurmuştur.